5. Dalga ve Sonsuz Deniz- Rick Yancey


Önce 5. DALGA'dan başlıyorum yorumuma :)

Seriyi uygun bir fiyata kutulu set olarak kitapyurdu.com dan aldım iyi ki de ikisini birlikte almışım dedim ilk kitabı iki günde bitirdikten sonra. 

Kitabın açılış cümlesi Stephen Hawking'den:
"Eğer uzaylılar bizi ziyaret ederse, sonuçlarının Kolomb'un Amerika'ya ilk ayak bastığındaki gibi olacağını düşünüyorum ki bu, Amerikan yerlileri için hiç iyi olmamıştı."

İçinde hayat olan bir gezegeni ele geçirmek isteseniz bunu nasıl yapardınız? Dinazorların son tanık olduğu olayı yeniler miydiniz? yani bir göktaşı mı gönderirdiniz? Yoksa içinde var olan hayatı kendinize göre kullanmaya çalışıp, daha karlı bir iş mi çıkartırdınız? 
Peki, düşmanınız hayatlarınızı, sahip olduğunuz ve size kalan tek şeyi yani insanlığınızı ele geçirmeye, sizi 'insanlıktan çıkarmaya' çalışan bir yığın uzaylı ise ve siz en sonunda kaybettiklerinizin ardından hayatta kalan son insan olduğunuz düşüncesine kapılmışsanız, nasıl bir mücadele içine girerdiniz?
Cassiopeia, yani Cassie tam olarak, neredeyse böyle düşünüyordu ve elinde olan, onu tutan tek şey 5 yaşındaki kardeşi Sam'e verdiği sözdü. "Senin yanına geleceğim, seni bulacağım söz veriyorum!"
Kardeşini askerlerle birlikte kampa gönderip, kendisini bambaşka bir hayat mücadelesinin ortasında buldu. üstelik buna bir de onu öldürmek için görevlendirilmiş Susturucusu Evan Walker eklenince her şey daha da karmaşık bir hal aldı. Kardeşine verdiği sözü tutup onu kamptan çıkarmalı, peşindeki ölüme meydan okumalı ve hayatta kalmalı...tabi Dünya altüst olmuş, insanların nüfusu 5 ay içinde 7 milyardan yüz binlere inmiş, su kaynakları kirlenmiş, hayvanlar hastalık taşırken, peşinde özel eğitimli bir Susturucu-keskin nişancı- ve ortada neredeyse hiç yiyecek yokken, elindeki tek varlığı da bir M16 tüfek ve Lugar tabancasıyken...

İlk kitabı iki günde nefes nefese okudum, gerçeklik oldukça somuttu. Evet yazar ütopik-fantastik-bilim-kurgu yazmış ama içinde uzaylı geçip de bu kadar gerçekçi ve ayakları yere basan bir dünyaya pek sık denk gelmiyoruz kitaplarda. 5. Dalga'nın filmi de çekildiği için belki çoğunuz filminden hatırlarsınız ancak ben henüz kitabı okumadan filmini izlemek niyetinde değildim, sanırım artık izleyebilirim :)
Yazar, oldukça güzel, akıcı ve esprili bir dil kullanmış. Cassie'nin iç seslerini okurken bir çok yerde güldüm. Kapana kısıldıklarında, gerilim tırmandığında ben de onlarla birlikte gerildim ve heyecanlandım. En güzeli de merak. Yazar kitabın sonuna kadar okuyucunun merakını diri tutuyor. 
Ayrıca belirtmeliyim, ilk kitaptaki ana karakterler üç kişi ve tabi ki "ilginç" bir aşk ar kitapta. Ancak yazar bunu öyle sağlam bir dengede tutmuş ki, kitaptaki tempo hiç düşmediği gibi, aşk meşk ilişkileri de vıcık vıcık, sinir bozucu, konudan kopuk ya da merkeze sadece bir kişiyi alarak geçmiyor. Hatta bu yüzden ilk kitapta aşk var demek biraz zor :)


*****

Gelelim ikinci kitap SONSUZ DENİZ'e,

İlk kitaba kıyasla, ikinci kitapta daha fazla karakteri görüyor ve okuyoruz. Bazı soruların cevapları yer alırken, ikinci kitabı daha çok soru sorarak bitirdiğimi farkettim ki hala aklımı kurcalayan bir yığın soru var. Ancak soruları sizinle paylaşırsam spoiler vereceğim diye korkarım :) 
İkinci kitabı okurken muhteşem kurgu için yazarı bir kez daha tebrik ettim, ayakta alkışlama noktasına geldim. Dediğim gibi baş karakter olan bir iki kişi etrafında dönmüyor, yani evet Dünya yok oluyor, insanlık çuvallıyor ama sadece iki kişide bitmiyor olaylar, etkilenen hemen herkesi anlatmaya çalışmış yazar. Özellikle sonradan katılan 3-4 kişinin de Dalgaların öncesindeki hayatlarını, nasıl bu noktaya geldiklerini anlatıyor. Bölümler o karakterlerin ağzından yazılmış, böylece iç hesaplaşmalara inmek daha kolay oluyor. İlişkiler yine dengeli, öyle başrol kızı Cassie'nin bir o oğlana, bir bu oğlana yanaşıp, karın doyurma derdinin yanında bir de saçma sapan aşk üçgenlerini görmüyorsunuz, okumuyorsunuz, çünkü öyle bir şey yok! 
Cassie bu defa Evan, Ben Parish ve beraberinde olan 5-6 kişi ile birlikte -ki bu kişiler 5 ile 18 yaş arası çocuklar...resmen çocuklar ve ellerinde M16 tüfekler, tabancalar, kasaturalar var....- hayat mücadelesine, Dünya'yı ele geçirmeye çalışan baş komutan Vosch'a karşı olan mücadelesini vermeye çalışıyor. En çok güldüğüm kısımlar sanırım Ayıcıkla olan iç konuşmalardı. Nasıl bir ayıcıktır o kimin ihtiyacı varsa kendini onun kucağında buldu :)
Evet aksiyon devam ediyor ama çok az bir tık Cassie etrafındaki aksiyon düşmüş gibi geldi bana, ama sadece Cassie için geçerli, çünkü ekibin diğer üyeleri yoğun aksiyona devam ediyor. Daha merakla ve ilgiyle, bağlanarak okudum ikinci kitabı ve seriyi gerçekten sevdim. Pegasus Yayınları serinin 3. ve son kitabı olan The Last Star'ın tercümesi ile uğraşıyor diye biliyorum. Umarım en kısa zamanda çeviri tamamlanır ve basılır. Ön sipariş ile alıp okuyacak ilk okuyuculardan birisi kesinlikle benim!

Alıntı:

Ardından beni yine öptü; benim kanın onun yüzüne, onun gözyaşları benim yüzüme bulaştı.
"Bu sefer sana hiçbir söz veremem," diye devam etti aceleyle. "Ama sen söz verebilirsin. Bana söz ver, Cassie. Bunu sen bitireceksin, bana söz ver."
Başımı salladım. "Bitireceğim." Böylelikle sözün hükmü verilmiş oldu; bir hapishane hücresinin kapısı çarparak kapandı ve beni sonsuz denizin derinlerine batıracak olan taş boynuma asıldı. 

....

Sonra, dünyada kalan son insan, galaksideki son yıldız, sonsuz bir beyazlık denizi içinde taşıdığı o kız, uğrunda ölmeye değer bulduğu tek şey arkasında beliriverdi ve Evan'ı vurdu. 
Ve kurşun Evan'ın kemiğine nakşolduğunda, gümüş bir zincirle ansızın birbirlerine bağlanmışlardı. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İçimdeki Müzik - Sharon M. Draper Kitap yorumu

Şampiyon - Marie Lu kitap yorumu (Efsane serisi)

Şah & Sultan - İskender Pala - Kitap Yorumu